Bir araya toplanıp bağlanmış sayfalar demektir. Bununla maksat, Kur’ân’ın bütün sûre ve âyetlerinin yazılıp bir araya toplanmış, ciltlenmiş ve iki kapak arasına alınmış halidir. Kur’ân, Hz. Peygamberin sağlığında çeşitli malzemelere yazılmış, ancak mushaf haline getirilmemişti.
Bununla birlikte inen bütün ayetler ve sureler yazılmıştı ve hafızların hafızalarında korunuyordu. Bu korumayı yüce Allah taahhüt etmektedir: “Şüphesiz o Zikri (Kur’ân’ı) biz indirdik. Onun koruyucusu da elbette biziz.” (Hıcr, 15/9) Yüce Allah, Kur’ân’ı her türlü tahriften, bir ayetinin bile zayi olmasından korumuştur. Kur’ân hem yazıyla satırlarda hem de ezber yoluyla kalplerde muhafaza edilmiştir.
“Ona (Kur’ân’a) ne önünden ne de ardından batıl gelemez. (Çünkü O,) hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir.” (Fussılet, 41/41–42)
Kur’ân’ı Hz. Peygambere öğreten ve onun hükümlerini ve nasıl uygulanacağını açıklayan yüce Allah’tır: Rahman suresinde bu husus şöyle ifade edilmektedir:
“Rahman Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı öğretti.” (Rahman, 55/2–4)
Peygamberimizin sağlığında Kur’ân, bugün elimizde mevcut mushafın tertibi üzerine okunmuş ve aynı şekilde yazıyla kaydedilmiş, Allah’tan indiği şekliyle korunmuştur. Aynı şekilde vefatından sonra sahabe Kur’ân’ın yazılması, okunması, ezberlenmesi ve korunmasına gereken titizliği göstermiştir.Nitekim Kur’ân Hz. Ebû Bekr’in (r. a.) devlet başkanlığı zamanında mushaf haline getirilmiştir. İlk mushafa el-İmam (asıl) denilmiştir. Hz. Osman zamanında bu ilk nüshadan sekiz adet çoğaltılmıştır. Yer yüzündeki bütün mushaflar bu nüshalarla aynıdır.